24 Temmuz 2015 Cuma

Medine 2.gün

2.gün Cuma

Otelimiz cadde üstünde olduğu için dışarıdan gelen sesler Medine'nin günlük hayatına ışık tutuyordu. Burada hayat güneş battıktan sonra başlıyor. İnşaatlar iftardan sonra yapılıyor. Gece oldugu halde işçiler çalışmaya devam ediyor. Örneğin saat gece 01.30'da bile dışarıdan sanki gündüzmüş gibi inşaat sesleri gelebiliyor. Sokaklarda namaza gidip gelenlere satış yapmak isteyen satıcılar bir şeyler satıyorlar. En çok seccade, şal, tespih, tişört ve hurma satılıyor. Yaş hurma da satılan çeşitlerin arasında en çok satılan hurma çeşidi. Ben de tek kelimeyle bayıldım yaş hurmaya. Türkiyede yediklerim biraz fazla yumuşak olduğu için hoşuma gitmiyordu ama burdakiler tam tadında harikalar. Çabuk bozulduğu için Mekke'den alıp eve getirdim. Yaş hurmanın buzlukta saklanması gerekiyor yoksa bir kaç gün içinde bozuluyor.

İkinci günümüzde öğlen mescide cuma namazına gittik. Ben yine bir ilki yaşayarak ilk defa cuma namazı kıldım. Benim gibi bilmeyenler cuma namazı kılınışına  buradan bakabilirler.


İkindiye kadar ravzaya girmek için bekledik.
Ananem burda beklerken teyzeleri dünya kelamı etmeyin diye payladı:)))
Bizi içeri aldıklarında Yeşil halıda namaz kılmak için aşırı biz izdiham vardı. Halbuki "Edeple gelen lütufla gider"di ve bu manzara gerçekten içler acısıydı.
Malesef o kadar Efendimizin (sav) huzurunda olmaya yakışmayacak bir görüntü var ki:((( bir kere daha içerde beklenen yerde yani ravzaya gidilecek yolun başlangıç kapısında bekleme izdihamı var. Burada ülke ülke oturtup bekletiyorlar. Arap görevliler Türkiyeyi bir yere oturtmaya çalıştıkça teyzeler ayağa kalkıp öne yürümeye çalışıyorlar. Yalnız yine de Türkler diğer milletlere göre daha itidalli davrandıkları için araya bilerek başka milletten insanlar karışıyor. Önümde üç tane Paki teyze vardı, bir sürü insan uyardı burası Türkiye diye ama bilerek gitmediler. Kendilerini bizim aramızda daha güvende hissediyorlardı. Zaten bir on - on beş dakika sonra neden öyle hissettiklerini ben de anladım:)
tam beklemeye devam ederken bir çığlık figan koptu meğerse ilk baştaki bize en uzak olan kapıyı açıp içeri almaya başlamışlar. Savaşa gider gibi yumruk yumruğa ilerleyenler mi ararsınız, Türkleri hala bir arada tutup biz birlikte gidelim diye insanları tutanları mı ararsınız.... Tam bir abla beni öyle tutup bir kenara çekmişti ki ananem "ee hadi be siz bekleyin biz gidicez" deyip çıkardı beni:) İyi ki de çıkarmış çünkü o Türklerin sonradan girebildiklerini hiç sanmıyorum:( bi sürü millet hurraaa koşa koşa ravzaya çıkan yola girdi:( o sırada bi teyze önündekinin sırtına okkalı bir yumruk indirmişti çoktan:( herkesin isteği yeşil halıda namaz kılmaktı.
Ve işte ravzanın olduğu yere gelince ön kapıda yine durdurdu görevliler ama öyle bir görevliyi itip çullandılar ki az daha düşüyordum :(
Burada bir kapıyı da tam ravzanın önüne çekmişlerdi ki burada insanlar çoktan yeşil halıya akın etmişlerdi. Belki metrekareye on beş kadın düşüyordu. Ananem izdihamı görünce girmeyelim kızım burda kenara bekleyelim açılınca gireriz" demeye kalmadı halının ordan çığlıklar yükseldi:( muhtemelen biri düşmüş diğerleri de onun üstüne düşmüştü can hıraş feryat figan çığlıklar eşliğinde ziyaret yapılmaya çalışıyordu :( tam Efendimizin (sav) huzurunda böyle bir manzara......
Biz kenarda oturup dua edip namaz kılarken orası da artmaya başladı öyleki secde edecek yer zor buluyordum artık. Sonra bir baktık kadın görevlilerin gücü yetmeyince erkek görevliler gelmiş ve ravzanın önünü de brandalarla kapatmaya başlamışlar. Bunu görünce hemen kalkıp kapının önüne geçtik. Bir buçuk saattir bekliyorduk görmeden gitmek çok kötü olurdu. Görevli brandayı rulo şeklinde paravan gibi çekmeye başladığı anda herkes öyle bir çullandı ki son bi gayretle, görmek lazımdı. Ananemle ben de depar atarak kendimizi ravzadan tarafa atmayı başardık. Görevli adam bile düşüyordu. Ben Talha Uğurluel'in kitabındaki Aişe sütünü, istişare sutunlarını arıyordum gözlerimle ama insan seli ve izdihamdan görmek ne mümkün:(( tam o sırada ananem "Hadi kıl!" dedi. Meğersem yeşil halının üstüne gelmişiz!! Ama dediğim gibi yere bakınca o kadar doluydu ki halıyı zor gördüm, ananem söylemese fark edemezdim. Ben hemen iki rekat namaza durdum ama arkadan yandan süreki itiyorlardı ananem de kollamaya çalışıyordu ben tam secdedeyken yine bi çığlık kıyamet kopuyordu :( Sanırım benim üstüme çullanmaya kalkışmışlardı ananem de bas bas bağırmaya başlamıştı kadıncağız:( zar zor selam verdim ananem de, ben çok kıldım daha önce burada kızım gel hemen çıkalım, dedi ve çıktık... Peygamberimizin (sav) kabrini tam anlamıyla görememenin üzüntüsüyle ayrıldık oradan. Kıldığımız namazdan sevap mı aldık günah mı aldık onu da bilmiyorum ya.... Bazı kadınlar da arkadaşlarını koruyacaklar diye üç dört tanesi arkadaşlarının üstüne kapanıyor el ele tutuşup içerdeki kılıyor sonra diğeri geçiyor o korumaya geçiyor... Anlatınca mantıklı duruyor ama bu kadınlar böyle durucam diye o kadar geniş bir alan kaplıyorlarki orada. Hem olağanüstü bir şey oldu sandım birkaç tanesi yere doğru öyle durunca.. Hem de secdeye bile yer bulunamadığı için benim hoşuma gitmedi bu yöntem:( Sonradan tv den erkeklerin ziyaretlerini izledim de ne güzel tek tek gelip selamlayıp geçiyorlar, keşke kadınlara da bir çare bulsalar...
Allah affetsin hepimizi.
O günden sonra yeşil kubbeyi dışardan selamlarım o kadar günaha girceğime dedim, bir kez de arife günü girdim o kadar.  İkindi ve akşam da mesciddeydik. 

Mescid'in içinden bir bölüm:


Akşam iftar ikramları çok güzeldi, mescidde Türkmenlerin iftarıydı, içli köfte börek ayran vs zengindi. 
Ezan namazından sonra yatsıyı sandalyenin üstünde oturup beklerken yanımdan bir kedi geçti. Ben tam "aaa işte kedi hem de mescidi nebevi de" derken bir baktım arkamdaki kadın eteklerimi işaret ediyor. Meğerse kedi eteğime işemiş:))) ananem kedi kedi dedin al sana kedi diye kızdı;) bi yanda da eteğimi yıkadı oldugu yerde.
Gün sonunda yatsı ve teravihiyi de mescidde avluda kılarak otele döndük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder